Gıda Hakkı Tehdit Altında

Açlık 2015’ten beri artıyor; 820 milyon aç insanın olduğu, bunun 381 milyonunun Asya’da yaşadığı öngörülüyor. Afrika’da 250 milyondan fazla kişi açlıkla yüz yüze

Endüstriyel şirket tarımının uygulandığı Latin Amerika ve Karayipler’deyse, derin yoksullukla, açlıkla, yetersiz beslenmeyle yaşayan insanların sayısı 84 milyon civarında.

Mayıs 2021’de küresel gıda fiyatlarındaki artış hızı aylık en yüksek değerine ulaştı (FAO).

Dünya Ticaret Örgütü ve Serbest Ticaret Anlaşmaları temelde, tohum, tarımsal girdiler, et, süt, palm yağı, pamuk ve işlenmiş gıda pazarında faaliyet gösteren mega-şirketlerin, ekonomik olarak gelişmekte veya gelişmemiş ülkelere girmenin bir aracına dönüştü. Bunun yerel ticaret, köylü pazarları ve halkların gıda egemenliği üzerinde ciddi yıkıcı etkileri oldu. Tarım ve balıkçılık üzerine yapılan neredeyse tüm serbest ticaret anlaşmaları, DTÖ’nün hayli sorunlu olan Tarım Anlaşması’ndan feyz almaktadır. Küresel bir çerçeve sunan DTÖ Tarım Anlaşması; düşük ithalat vergilerini, tarımsal desteklemelerden vazgeçilmesini ve gıda güvencesi(!) gerekçesiyle kamusal stok yapmaktan vazgeçilmesini önermiştir. Böyle bir anlaşma, bir 20. yüzyıl modeli olarak, gezegenin sınırlarını zorlayan şirketlerin hizmetinde olan, toplumsal eşitsizliği körükleyen bir anlaşmadır. Sera gazı salımının yaklaşık yarısına endüstriyel tarımın sebep olduğu bu anlaşmalarda yer almamaktadır. Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Yatırımları, ekonomik olarak az gelişmiş ülkelerde ucuz iş gücünün sömürülmesi, çevre ve emek hususlarında esnek düzenlemeler yapılmasını amaçlar.

ABD ve AB gibi temel güçler fikri mülkiyet hakları adı altında tohumun ve yaşamın patentlenmesini teşvik eder. Bu nedenle baskı altında kalan ve iş yapma hevesindeki ülkeler, kendi ulusal mekanizmalarını ortadan kaldırırken, yerel ticaret, yerel iş gücü ve doğal kaynakların korunmasını da bir kenara bırakmaktadır. Bu adaletsiz ticaret anlaşmalarına direnenler baskı altına alınıyor ve marjinalize ediliyor.

Bugün kırdaki çatışmaların büyük çoğunluğu şirketlerin, yerel hükümetlerle işbirliği halinde, doğal kaynaklara el koymasından ortaya çıkıyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published.