Hırant Dink Ödülü, Yürütme Kurulu Üyemiz Bülent Şık’a

Bu yıl 17. kez verilen 2025 Hrant Dink Ödülü’nün sahibi Türkiye’den gıda mühendisi ve derneğimizin Yürütme Kurulu Üyesi  Bülent Şık ile İspanya’dan göçmen hakları aktivisti ve gazeteci Helena Maleno Garzón oldu. Ödüller bu sene de her sene olduğu gibi Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de verildi.

1966 yılında Adana’da doğdu. Ege Üniversitesi’nde Gıda Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi, Akdeniz Üniversitesi’nde çevre dostu analiz yöntemleri üzerine yüksek lisans ve doktora yaptı. Mesleki kariyerine Tarım ve Orman Bakanlığı laboratuvarlarında başladı; gıdalarda ve sularda katkı maddeleri ile toksik kimyasal kalıntıların tespiti konusunda çalıştı. 2009 yılında, Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesi oldu; burada Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin kurulmasında önemli rol oynadı. 2010-2016 arasında merkezde Teknik Müdür Yardımcısı’ydı.

Bilim insanı olarak sürdürdüğü çalışmaları, kamu yararını önceleyen bir yolculuğa dönüştü. Gıda güvenliği, çevre sağlığı ve toksik kimyasallar üzerine yürüttüğü araştırmalar, sadece laboratuvar ortamıyla sınırlı kalmadı. Meslekî bilgisini, halk sağlığını tehdit eden sorunlarla yüzleşerek, halk sağlığına doğrudan etki eden politikaları sorgulayarak toplumsal fayda için kullandı.

Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü bilimsel bir projede, çeşitli bölgelerdeki toprak, su ve gıdalarda tehlikeli düzeylerde kanserojen maddeler saptadı. Bu hayati verileri yetkili kurumlarla paylaşmasına rağmen, sonuçların kamuoyuna açıklanmaması karşısında susmadı, bilim insanı sorumluluğuyla hareket etti, bu bilgileri kamuoyuyla paylaştı. Bu nedenle hakkında dava açıldı ve hapis cezası verildi.

2016 yılında akademisyenlerin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı barış bildirisini imzaladığı için Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevinden alındı. Akademik kariyerine ket vuran bu karar, onu çevre sağlığı, toksik kimyasallar, gıda güvenliği ve halk sağlığı alanındaki uğraşından vazgeçiremedi. Açtığı davayı kazandı, 2024’te görevine geri döndü. Üniversite göreve iade kararına itiraz etti ve görevinden tekrar uzaklaştırıldı ancak araştırmaya, anlatmaya kaldığı yerden devam etti.

Ülkenin farklı bölgelerinde çevre felaketlerine maruz kalan toplulukların sesi oldu. Çocukların kirli su, kirli hava ve kirli gıdalarla yaşamak zorunda bırakıldığı bölgelerde hak odaklı raporlar hazırladı. Okullarda her çocuğa en az bir öğün iyi yemek sağlanması gerektiğini savunarak, öğrenci kantinlerinin kamusal mutfağa dönüştürülmesi çağrısında bulundu. Ekolojik yıkımı “yavaş şiddet” olarak tanımladı; görünmeyen zararları görünür kılmak için çalıştı.

Bilimsel verilerin toplumsal sorumluluktan ayrı tutulamayacağını her çalışmasında ısrarla hatırlattı. Kamuoyuna da mal olan “kanser verisi davası” mücadelesinin en çarpıcı örneklerinden biri oldu. Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılmayan çevre kaynaklı kanser verilerini kamuoyuna açıkladığı için hapis cezasına çarptırıldı; ancak temyiz ve Yargıtay süreçlerinin ardından Nisan 2025’te beraat etti. Bu karar, bilimin toplumsal sorumluluğu ile devlet sırları arasındaki sınırın yeniden sorgulanmasına yol açtı.

Gıda sektöründe şeffaflık çağrısını sürdürdü; özellikle endüstriyel gıdaların tanıtımında reklam ile kamusal bilgilendirme arasındaki farklara dikkat çekti. Bu açıklamaları nedeniyle bir gıda şirketi tarafından hakkında dava açıldı. Ancak tüm hukuki baskılara rağmen, halk sağlığının ticari kaygılar uğruna göz ardı edilemeyeceğini savunmaktan vazgeçmedi.

Gıda güvenliği gibi teknik konuları kısa ve anlaşılır biçimde aktararak kamuoyunun hayati bilgilere ulaşmasında önemli rol oynadı. Hem araştırma konusunu seçerken hem de sonuçlarını paylaşırken akademik özgürlüğü temel aldı. Bilimsel dürüstlüğü, kamu yararını savunmadaki ısrarı ve risk alma cesaretiyle, hem mesleki hem de ahlaki sorumluluk bilinciyle hareket etti.

Leave a Reply

Your email address will not be published.