Halk için bütçe, sosyal bütçe, adalet için bütçe!

Uyguladığı politikaların bir yansıması ve devamı olarak, siyasi iktidar yargıyı bir zor kullanma aracı olarak kurguluyor ve yönetiyor. Resmi açıklamalarda dahi yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı zımnen kabul edilirken, yurttaşlar yargıya güvenmiyor. Hukuk güvenliğinden bahsedilemiyor. Sulh ceza hakimlikleri eli ile yürütülen işlemler nedeni ile soruşturmalar hukuka aykırı delillere dayanılarak yürütülüyor ve binlerce insan tutuklanıyor.
Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan adil yargılanma hakkı sürekli ve sistemli olarak ihlal ediliyor. OHAL KHK’lerinin kalıcılaşması ve torba yasalarla adeta yamalı bohçaya dönen hukuk düzeni, bir de yargılama faaliyetinin işleyişi nedeni ile yara alıyor.

 

 

Yurttaşlar, adliyeye girdikleri andan itibaren ve hatta adliyeye “düşme” korkusu ile yaşıyor. Adalet Bakanlığı ve siyasi iktidar, kimi zaman “bağımsız yargı” mitine sığınıyor ancak aldığı ve almadığı bütün karar ile adalet mekanizmasını zor kullanma aracı olarak kullanmaya devam ediyor.
Haksız ve gerekçesiz kararlarla tutuklanan insanlar, son dönemde sıklıkla yaşanan “sosyal cinayet”lerin mağdurları, Soma’lı Aladağ’lı Şirvan’lı Çorlu’lu aileler, toplumun her kesimi sürekli bir “adalet” arayışı içinde. Emeği ile geçinen yurttaş için, Aladağ’ın dağ köylerinde eğitim hakkına ulaşmak için cemaat yurtlarında yanarak can veren kızlarımız için, her gün iş cinayetlerinde ölen işçilerimiz için, çalışma koşullarını protesto etmeleri nedeni ile tutuklanan 3. Havaalanı işçileri için, kalıcılaşan KHK’lerle işlerinden atılan insanlar için adalet varsa, adaletin varlığından bahsedilebilir. Adalet olmadan sosyal adalet, sosyal adalet olmadan adalet sağlanamaz.
Sosyal Haklar Derneği, adalet ihtiyacının yakıcılığını görmekte; Adalet Bakanlığı bütçesinin, sosyal adaletin kurulmasında ve kalıcılaşmasındaki önemi nedeni ile Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülür ve belirlenirken şu hususları vurgulamaktadır.
  • Son dönemde, tutuklular duruşmalara getirilmemektedir. Tutuklu sanıkların duruşmaya getirilmemeleri, yargılamanın yüz yüzeliği ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlalidir. Buna rağmen, sanıkların savunmalarının SEGBİS kullanılarak, cezaevi ile sesli görüntülü bağlantı kurularak alınması tercih edilmekte ve bu tercihin bahanesi olarak “tutukluların adliyeye geliş gidiş maliyeti ve personel yokluğu” gösterilmektedir. Adalet Bakanlığı bütçesi belirlenirken, tutukluların adil yargılanma haklarının ihlal edilmemesine özel önem gösterilmeli, cezaevlerinde insani koşulların ve tutukluların adliyeye insani koşullardaki araçlarla ve istisnasız her duruşmada getirilmelerini sağlayacak yeterli bütçe ayırılmalıdır.
  • Personel yokluğu, adalet mekanizmasının işlemesinin önündeki bir diğer engeldir. İcra dairelerindeki memur eksikliği nedeniyle icra işlemleri aksamakta, avukatlar dosyalarını dahi bulamamaktadır. Özellikle 15 temmuz sonrası çok sayıda hakim ve savcının ihraç edilmesi sonrasında, bir çok mahkemede hakim yokluğu nedeni ile duruşma yapılamamakta, savcı sayısının azlığı nedeni ile soruşturmalar yıllarca sonuçlanmamaktadır. Makul sürede ve adil yargılanma hakkının bütün unsurlarını temin edecek şekilde, liyakata göre ve yeterli sayıda personel istihdam edilmeli ve buna imkan verecek bütçe sağlanmalıdır.
  • Adalet Bakanlığı’nın toplam personelinin %71.6’sı erkek iken %28.4’ü kadındır. Bu oran sorunun kendisini bizzat anlatmaktadır. Alınacak personel belirlenirken, kadınların neden adalet mekanizmasının dışında bırakıldığı sorgulanmalı, bu ayrımcı uygulamadan vazgeçilmelidir.
  • Harç̧ ve dava masraflarının yüksek olması nedeniyle yurttaşın adalete erişim oldukça zorlaşmıştır. Özellikle dava masraflarının davanın başında talep edilmesi dava açma ve hak arama özgürlüğünü binlerce yurttaş için imkânsız hale getirmiştir. Adalet Bakanlığını, harç ve peşin alınan gider avansları ile hazineye gelir getiren bir Bakanlık olarak görme eğiliminden vazgeçilmelidir. Yurttaşın adalete ulaşmasının önündeki engeller kaldırılmalı, tahsil edilen harçlar Adalet Bakanlığı bütçesi için kullanılmalı ve adaletin maliyeti değil tesis edilmesi ön plana alınarak bütçe planlaması yapılmalıdır.
  • Zorunlu müdafilik ve adli yardım görevi alan avukatlara ödenen ücretler, en azından asgari ücret seviyesine çıkarılmalı; bu birimlerde görev alan avukatların mesleki faaliyetlerini gereği gibi yapmasına imkan tanıyacak ekonomik önlemler alınmalıdır. Halihazırda, fotokopi ücretlerini ve yol masraflarını karşılamaya yetmeyen ücretler ödenmesi nedeni ile bu dosyalarda gereği gibi avukatlık hizmeti verilmesi fiilen imkansız hale gelmiş veya angarya yasağına aykırı bir niteliğe bürünmüştür. Adli yardım ve zorunlu müdafilik uygulamalarının, fakir yurttaşların karşılaştığı hukuka aykırılıkları görünürde ortadan kaldıran uygulamalar olmaktan çıkarılması, gelir düzeylerine bakılmaksızın tüm yurttaşların adalete ve adil yargılanma hakkına ulaşması sağlanmalı, Adalet Bakanlığı bütçesi belirlenirken yerleşmiş ve yetersiz uygulamalar yerine adaletin gerçekleşmesi hedeflenmelidir.
  • 2017 yılı faaliyet raporuna göre ceza evlerine 5.320.095.491 TL harcanmıştır. Ülkenin açık ceza evine dönüşmesinin parasal maliyeti budur. Cezaevlerine harcanan para, tutuklu ve hükümlülerinin insani koşullarda barındırılması için yeterli değildir. Cezaevlerindeki kişiler, sağlıksız koşullarda tutulmaktadır. Kapasitelerinin üstünde tutuklu barındıran cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin, eğitim ve sağlık haklarına ulaşması ekonomik gerekçelerle imkânsız hale gelmiştir. Sağlık kurumlarına sevkler sağlanmamakta, eğitim almak isteyen tutuklu ve hükümlüler, eğitim materyallerinin maliyeti ve özellikle teknik imkanların sağlanmaması nedeni ile eğitimlerine devam edememektedir. Cezaevi kantinleri, ayrı bir ekonomik sistem yaratmış bulunmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler bütün ihtiyaçlarını kantinden sağlamak zorunda bırakılmakta, hatta savunmalarından kullanacakları kanun kitaplarını dahi kantinlerden almak zorunda kalmaktadır.
  • Cezaevleri, bir ekonomik gelir kapısı olarak kendi iktisadi düzenini (!) kurmuştur. Bu kapsamda, iş tutuklu ve hükümlüler iş yurtlarında çalıştırılmakta ancak iş yurtlarından elde edilen gelirin çok az bir miktarı çalışanlara yansıtılmaktadır. 2.248.106.258 TL gelirin yalnızca 30.040.365 TL’si çalışanlara ödenmiştir. 2016 yılı verilerine göre çırak için 10, kalfa için 11, usta için 13 TL günlük yevmiye ödenmektedir.
Sosyal Haklar Derneği olarak sosyal adaletin ve toplumsal barışın tesisi için adil yargılanma hakkının ve adalete erişimin koşulsuz şartsız sağlanması gerektiğini hatırlatıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başta iktidar olmak üzere tüm siyasi partileri, içinde bulunduğu kırılgan toplumsal koşullarda “adalet” talebinin yakıcılığını ve önemini dikkate alarak tutum almaya ve bu kapsamda hem Adalet Bakanlığı bütçesinin oransal olarak arttırılması hem de “herkes için adil yargılanma hakkı”nın gerçekten var olabilmesi için özgülemeye çağırıyoruz.
20.10.2018
Sosyal Haklar Derneği