Soma’dan Ankara’ya, Aladağ’dan Şirvan’a, Fıtrat Değil Sosyal Cinayet

SOMA’DAN ANKARA’YA

ALADAĞ’DAN ŞİRVAN’A

FITRAT DEĞİL SOSYAL CİNAYET.

12 Aralık 2018 akşamı gözümüz, kulağımız yine Soma’daydı.

301 işçinin göz göre göre ölüme gönderildiği Eynez Maden Ocağını işleten Gürkan Ailesinin elinde bulunan diğer bir işyerinde; Işıklar Maden Ocağında yaşanan göçük sonrasında 11 işçi yaralandı.

Işıklar Ocağında göçüğün meydana geldiği alanda yine işçi canının hiçe sayıldığı, Soma katliamındaki “S Panosu” gerçeği hafızalarda halen tazeyken dahi işçilerin en ilkel koşullarda “kara tumba” yöntemi ile çalışmaya zorlandığı ortaya çıktı.

Daha iki yıl önce Soma Holding A.Ş’nin katliamda öldürülen işçilerin ailelerine tazminat ödememek için Türkiye Kömür İşletmeleri ile hile yapmak konusunda anlaşarak ileride yapacağı kömür üretimi için 182 milyon 134 bin 867 Türk Lirasını temlik (devir) etmesinin ve Soma Holding A.Ş.’nin Türkiye Kömür İşletmeleri’nin onay yazısını aldığı gibi soluğu bir bankada alarak, “alacağını” bir bankaya devretmesine izin verilmesinin yeni katliamlara davetiye niteliğinde olduğunu vurguluyorduk.

301 işçinin öldüğü bir katliam sonrasında kamu görevlisi olan sorumluların ve siyasi sorumluluk sahiplerinin yargılanmasını sağlamak yükümlü olan siyasal iktidarın tam tersine şirketin parasını kurtarma derdine düşebilmesinin anlamını her ay buradan haykırdık

İşçi canı sudan ucuz sermayedarın paracıkları ise çok kıymetli!

Danıştay kararlarına karşın halen yargılanmayan kamu görevlilerinin peşinde olmamızın sebebi dün bir kere daha anlaşılmış olmalıdır; sosyal cinayetlerin kamusal sorumlusu olanlar hak ettikleri cezaları alsınlar ki yoksulluğun istismarına bir daha göz yummasınlar, en azından memur oldukları denetimleri eksiksiz yapsınlar!

Kamunun malının yine kamuya satılmasına, üstelik bu yağmanın işçi kanı üzerinde tepinerek sürdürülmesine derhal dur denmesi zorunludur!

13 Aralık Sabahı ise gözümüz, kulağımız Ankara’da idi.

Ankara’da yüksek hızlı tren (YHT) hattında iki vagonun devrilmesi sonucunda şu an itibari ile üçü (3) makinist dokuz (9) yurttaş öldü, kırk yedi yurttaş (47) yaralandı.

Ankara’da, Türkiye’nin Başkentinde gerçekleşen bu katliam ile ilgili kamu idaresinin ne olduğunu anlaması için saatler ve saatlere ihtiyacı vardı:

Anadolu Ajansı: Yüksek Hızlı Tren üst geçide çarptı.

Ankara Valiliği: Yüksek Hızlı Tren, üst geçide değil banliyö trenine çarptı.

Ulaştırma Bakanlığı: Yüksek Hızlı Tren, banliyö trenine değil kontrol lokomotifine çarptı.

TCDD’nin kurulduğu tarihten bu yana bu kadar sık aralıklarla kaza yaşanmadığını vurgulayalım.

TCDD’ye ait ne varsa satıp yağmalamanın derdine düşenler üst üste çok sayıda yurttaşımızın ölümüne neden olanların sorumluluklarını “kaza” yalanının arkasına sığınıp ört bas etmek uğraşındalar.

Pamukova’nın sorumluları cezalandırılmamışken, daha dün 25 cana mezar olan Çorlu’nun üzeri örtülmeye çalışılırken Ankara’da dokuz yurttaşımızı öldüren bir “cinayet” değil de nedir?

Soma’da işçi canını hiçe sayan, Aladağ’da yoksulların okumak isteyen kız çocuklarını kaçak bir cemaat yurdunun hakkında hiçbir kayıt bulunmayan en üst katında göz göre göre ölüme yollayan, aslında olması gerekenin çok üstünde ücret ödeyerek “nitelikli” ulaşım hizmeti almaya çalışan yurttaşını trenlerde öldüren kamusal kaynakları yağmalayan, yoksulluğun istismarı ile varlığını devam ettiren sosyal cinayet düzenidir.

İşte bu durum ve koşullarda; neoliberal sosyal cinayet düzenine karşı insanı, havayı, toprağı ve suyu savunuyor; her türden köleliğe karşı yurttaşlık haklarımızı yeniden kurmak, haklarımız için mücadele etmeden özgür olamayacağımızı, özgürlüğü ise ancak haklarımız için mücadele ederek bir ihtimal haline getirebileceğimizi bir kere daha buradan ifade ediyoruz.

13.12.2018

Sosyal Haklar Derneği