SHD ve Aileler, Katliamın 39. ayında da Soma için Adalet talebiyle sokaktaydı…

Sosyal Haklar Derneği ve Soma Şehit Madenci Aileleri’nin çağrısıyla Maden Katliamın 39. ayında da Soma için Adalet talebiyle sokağa çıkıldı. 13 Ağustos pazar saat 19.00’da Kadıköy’de yapılan açıklamayı SHD Yürütme Kurulu üyesi Deniz Özlem Bilgili okurken Soma’da 14.30’da T.K.İ. Müessesesi önünde buluşanlar Madenci Anıtına bir yürüyüş gerçekleştirdi ve burada yapılan açıklamayı şehit madenci Kader Yıldırım’ın kardeşi İlknur Kiriş okudu. 
Soma,İlknur Kiriş
Soma’da yapılan açıklamanın metni:
Soma için 39 aydır yürüttüğümüz Adalet arayışımızı bugün de sürdürüyoruz. Katiller hesap verinceye kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Tam 1188 gündür acılarımızı katlayarak, soğutmayarak adalet için mücadele ediyoruz. Bizlerin istediği bir daha acılar yaşanmasın, bir daha ocaklara ateş düşmesin, işçi sağlığı ve iş güvenliğinde gerekli önlemler alınsın. Daha sağlıklı koşullarda madenciler çalışsın… Bizler bu acıları yaşadık, başkaları yaşamasın…Adalete olan inancımız az da olsa umut versin istiyoruz.
301 için Adalet için Hesaplar sorulsun.
Soma Şehit Madenci Aileleri ve Sosyal Haklar Derneği
Soma,Madenci Anıtı

 

İstanbul’da Yapılan Açıklamanın Metni:
Kadıköy,Soma Eylemi
Basına ve Kamuoyuna;
Soma Maden Katliamının 39. ayında da Adalet Arayışımız Sürüyor!
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma Holding şirketlerinden Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin işlettiği madende gerçekleşen katliamda 301 emekçi hayatını kaybetti. Katliam, Türkiye tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan “iş ve madencilik kazası” olarak resmi kayıtlara geçti. Oysa bu; iş kazası değil cinayet, kader değil katliamdır. Çünkü bütün riskler ve tehlikeler bilindiği halde gerekli ve yeterli önlemler alınmadığı için, göz göre göre meydana gelen hiçbir olaya kaza denilemez, bunun adı ancak katliamdır. Ve bunda, doğrudan ve dolaylı sorumluluğu olan herkes ona göre adil biçimde yargılanmalıdır.
Somadaki madende yaşam odası yoktu, iş güvenliği eksikti, daha fazla kâr ve rant için kötü çalışma koşullarında aşırı çalıştırma, rödovans sistemi, dayıbaşı, taşeron vardı. İşçilere insanlık dışı muamele vardı. İşçilerin pek çoğu sağlık sorunu yaşıyordu.
Siyasal iktidarların yıllarca sermayenin çıkarları lehine uyguladıkları doğa, çevre, tarım, emek, yaşam düşmanı politikalar sonucunda bir zincirin halkası gibi meydana gelen olaylar silsilesi sonunda bir sosyal cinayet gerçekleşmiş oldu. 301 emekçinin ardında gözü yaşlı, acılı yüzlerce anne baba, eş ve yaş ortalaması 10 olan 432 yetim çocuk kaldı.
“Soma’daki sosyal cinayete nasıl gelindi?” derseniz…Yıllarca planlı bir şekilde tarım bitirildi, madenler ve santraller doğayı ve çevreyi kirletti, insanlar geçinebilmek için yaşam ve geçim alanlarını talan eden madenlerde, santrallerde çalışmak zorunda bırakıldı. Çalıştırıldıkları madenlerde insan onuruna yakışmayan ücretlere ve kötü koşullara mecbur bırakıldılar. Sarı sendika, işçilerin haklarını ve çıkarlarını savunmadı, işçileri korumadı kollamadı. Bizatihi varoluş amacına ters olarak işçilerin örgütlenmesinin önünde engel bile oldu. İktidara geldiği günden beri her seçim öncesi taşerona kadro sözü veren AKP sayesinde ülke taşeron cumhuriyeti oldu. Taşeron sisteminin kaldırılması gerekirken taşeronluk kurumsallaştırıldı. Özel istihdam büroları ile kiralık işçilik, kıdem tazminatının kaldırılması, işsizlik fonunun varlık fonuna devredilmesi tartışmaları; ekonomide milli seferberlik söylemiyle sermayenin yüzü güldürülürken işsizliğin artması, iş güvencesinin kalkması, örgütlenme hakkının gerçek hayatta patronlar tarafından işten atılma gerekçesi olması ve bunun karşısında herhangi bir yasal ağır yaptırımın olmaması, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin  maden ve inşaat gibi en çok ölümlerin yaşandığı sektörler başta olmak üzere tüm sektörlerde ve iş kollarında çok yetersiz olması… Üstüne bir yıldır devam eden ohal koşullarının ağırlığı…Bütün bunları düşününce hem Soma’nın hem de her gün gerçekleşen iş cinayetlerinin birden bire olan münferit olaylar olmadığı bilinçli bir ekonomik politik tercihin sonunda gerçekleşen cinayetler olduğu ortaya çıkıyor.
Soma Maden Katliamın üzerinden 11 ay geçtikten sonra açılan dava hala devam ediyor…
6’sı tutuklu toplam 51 sanığın yargılandığı Soma Davasının 18.duruşması 11 Temmuz 2017’de gerçekleştirildi ve dava bu sefer de 17 Ekim 2017 tarihine ertelendi.
18. blok duruşmaya gelinene kadar yaşananlar; adalet talebinin ve mücadelesinin ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. Katliamda hayatını kaybeden Emin Kurt’un eşi Güler Kurt tarafından madenci aileleri adına yapılan açıklamayı burada tekrar hatırlayalım:
“Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarında malum yerlerden aldıkları güce dayananlar;  mahkeme heyetini açıktan tehdit edip karar aşamasına gelen davayı uzatmaya çalıştılar.  FETÖ Terör Örgütü tarafından yapıldığı söylenen sabotaj iddialarını yandaş medya yolu ile yaydılar. Bu iddialar ile ilgili mahkeme heyeti hakkında gizli soruşturmalar açtırdılar. Yetmedi Soma kömürlerinde çalışanların bir kısmının sosyal medya hesaplarından yalan dolan fırtınası estirdiler. Tam 7 aydır mütalaa vermeyen savcıyı da arkalarına alıp zaman kazandılar. Amaçları mahkeme başkanını göndermekti ve bunu da şimdilik başardılar. Hakimler ve Savcılar Kurulunun yaz kararnamesi ile Soma Maden Katliamı davasına bakan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Aytaç Ballı ve kıdemli üye Esra Dokur’un görev yerini değiştirdi. Bu dava herhangi bir dava değildir. 301 işçinin her birinin ismini ve cisminin her yerini bilen iddianamenin ve bilirkişi raporlarının detaylarına hakim olan keşfe katılan, madeni gören, onlarca sanığın sorgusunu yapan olayı yaşayan yüzlerce tanık dinleyen mahkeme başkanının ve üye hakimlerinin görev yerlerinin değiştirilmesi yargıya açık bir müdahaledir. Yaklaşık 4 terabyte büyüklüğündeki dosyada her bir belge yüzlerce dosyadan oluşmaktadır. Mahkeme heyetine sunması gereken mütalaayı, mütalaa toparlamak gerekçesiyle 7 ay oyalayan savcıdan sonra dosyayı başından itibaren takip eden ve delillerle temas etmiş olan mahkeme başkanının ve üyesinin değiştirilmesi bu dosyada adil bir karar verilmesinin önlenmesidir” .
Soma Türkiye’dir, Türkiye ise Soma!. Soma davası bütün bunlar göz önüne alındığında emsal bir davadır. Dava uzadıkça dikkatler dağıtılmaya, mücadele edenler ve aileler yalnız bırakılmaya çalışılıyor. Buna müsaade etmeyelim. Soma’yı gündemimizden düşürttürmeyelim.
Sosyal Haklar Derneği ve Soma Şehit Madenci Aileleri katliamın 40. ayında,13 Eylül 2017 Çarşamba günü adalet talebiyle Soma’da ve İstanbul’da yine sokakta, meydanda olacak.
Tüm yurttaşları, demokratik kurum ve kuruluşları 301 madenci kardeşimizin davasına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
301 madenciyi ve OHAL’le geçen bir yılda yaşamını yitiren 1963 emekçiyi saygıyla anıyor; işi, emeği, ekmeği onuru için direnenleri selamlıyoruz.
301’in hesabı sorulacak.
Somayı unutmayacağız, unutturmayacağız.
SOSYAL HAKLAR DERNEĞİ
13 Ağustos 2017